SİNEMA TARİHİ – 8
G10 G11 G12 M 3
Filmleri ,Sinema salonunda izlemek, sizi başka bir boyuta sokar.Bazen neşelenir kahkahalarla gülersiniz.Bazen kederlenir,üzülür,ağlarsınız, Bazen hiç görmediğiniz şehir kasaba köy ve çayırların güzelliğine hayran kalırsınız.Bazen unuttuğunuz değerleri yeniden hatırlarsınız.
Bazen içinizden yeni bir şeyler keşfetme arzusu fışkırır. Bazen de tarihteki olaylardan vurucu gerçekleri belleğinize nakşedersiniz.
Sinema’da algılamanın yarattığı müthiş bir güç vardır.
Bir filmi bu noktalara getiren de işte YÖNETMENDİR.
Nasıl bir tablo ressamın fırça darbeleriyle şekilleniyorsa,sinema da ise ,çekilen karelerin,yönetmenin görüşü doğrultusunda kurgusuyla (montaj) film kişilik kazanır. Elbette oyuncular önemlidir. Ama role uygun oyuncuyu oynatmak yönetmenin kabiliyetini gösterir.
1920 ile 1930 arasını sessiz dönem tamda bu özelliklerin oluştuğu dönemdir.
1911 ‘de İsveçli ANNA HOFMAN UDDGREN ilk kadın yönetmendir.
1914 ‘’THE MERCHANT OF VENICE ‘’ filmiyle LOIS WEBER Amerikalı ilk kadın yönetmen oldu
İlk feminist film ise GERMAIN DULAC’ın 1922 ‘’LA SOURIANTE MADAME BEUDET’’
G13 G14 G15 G7 M4
DOUGLAS FAIRBANKS’in 1926 ‘’THE BLACK PIRATE’’ ilk renkli filmdir.
Amerika’da İlk , AKADEMİ ÖDÜLLERİ 16 Mayıs 1929 verildi .
WILLIAM WELMAN- 1928 WINGS filmiyle ilk en iyi film OSCAR ödülünü aldı.
1927 ALAN CROSLAND’ın çektiği ‘’THE JAZZ SINGER’’ ilk sesli filmdir.
İlk Müzikal film HARRY BEAUMONT’un yönettiği ‘’THE BROADWAY MELODY’’
VENEDIK FİLM FESTİVALİ ise 1932 de başladı.ilk film festivali
Bu dönemde,daha önceki çekimlerde anlatmadığımız , üzerinde durulması gereken bazı yönetmenleri ele alacağım.
G3 M1 O1
ROBERT FLAHERTY . Amerikalı belgesel sinemacı. Gençliği Kanada’nın doğal güzelliği içinde geçti. Coğrafya keşif gezilerine katıldı. Bir ay sinema kursu gördü, ve seyahatlerinde film çekmeye başladı Kuzeyde yaşıyan .Kürk tüccarları,avcılar,yerliler,Eskimoları çekiyordu.. Ne yazıkki çektikleri bir kaza sonucu yandı. Yılmadı. Bir tüccarın yardımıyla
1922 yılında NANOUK OF THE NORTH ‘’ belgesel filmini yaptı. FLaherty tam 1 yıl boyunca Eskimo Nanouk ailesinin yanında yaşadı. Onlarla avlandı,yedi, buzdan evde yattı.Tüm yaşantılarını kare kare çekti. Ortaya mucize bir 78 dakika belgesel çıktı.Sinema tarihinde Antropolojik ilk belgeseldi ve çok beğenildi.peşinden PARAMOUNT’la anlaşma yaptı. SAMOA adasında yerliler arasındaMOANA belgeselini çekti. İngiltere’de sinema dersleri verdi. 1931 INDUSTRIAL BRITAIN filmini öğrencileri ile birlikte yaptı. 1937 ELEPHANT BOY filmi ile Venedik film festivalinde ödül aldı.
Bildiğinden şaşmayan bir yönetmen ve Belgesel sinemanın babalarından.
G4 O2
Fransa Sinemasının feminist yönetmeni GERMAIN DU LAC Empresyonist ve Surrealist filmler yaptı.1923 LA SOURIANTE MADAME BEUDET empresyonist filmidir. (Madame Beudet Kocasıyla mutlu değildir, sıkıcı şakalarından bıkmıştır. Şaka olsun diye Her gün boş tabancasını kendi başına dayayıp tetiği çekmektedir. Bir gün Beudet tabancaya bir mermi koyar,pişman olur tabancayı boşaltmak ister,ancak geç kalır.. Kocası tabancayı her zamanki gibi alır,fakat kendi başına tutmaz,karısına doğrultur,neyse ki ıskalar.Tabanca ile oynadığına çok pişman olur ve karısıyla mutlu bir başlangıç yapar.)
G5 G6 O3 O4
GRIFFITH ile başlıyan büyük productıon film yapımı yönetmenleri cesaretlendirdi. Buınlardan
Amerikalı FRED NIBLO 1925 de BEN HUR / İsa’nın hikayesi )filmini çekti.4 milyon dolar harcadı. Arabalı yarış sahneleri çok ünlüdür. Sadece Londra’da 49 hafta oynadı.
12 milyon dolar gelirle MGM’nin köklü bir firma olmasını sağladı.
Fransız ABEL GANCE 1927 filmi NAPOLEON , sessiz dönemin tüm teknik imkanlarının kullanıldığı bir filmdir. 3 kamerayla panoramik çekim yapıldı.Gösterimde de 3 projectör kullanıldı.Derinlik hissi vermesi için kavisli beyazberde kullanıldı. İlk gösterim Paris Opera Binasında yapıldı.
Teknik gösterim zorluklarından dolayı sadece 8 avrupa şehrinde gösterildi. Amerika’da MGM gösterim haklarını satın aldı. Fakat filmi yeniden montajlayıp tek projekasiyona indirgedi. Gösterimler o kadar etkili olmadı.
Yıllar sonra İngiliz yönetmen KEWIN BROWNLOW filmi orijinal formatına sokarak 1979 yılında Londrada ilk gösterimi yapıldı. Yönetmen FRANCİS FORD CAPPOLA 1981’de Amerika’da özel gösteri düzenledi.
NAPOLEON filmi ve Yönetmeni ABEL GANCE dünya çapında hak ettiği değerı ve saygıyı ancak kazandı.
G7 O5
Fransa’da JACQUES FEYDER’in yaptığı1926 GRIBBISH filmi de .dönemin önemli filmlerindendir. 1915-1925 Avrupa’da İspanyol gribinin yayıldığı yıllardı.
AL JOHNSON’un oynadıkğı CAZ ŞARKICISI’na gelince:
Yönetmen ALAN CROSSLAND, Paramount stüdyolarından WARNER BROTHERS’ stüdyosuna geçer. Kısmen küçük bir stüdyodur. Tanınmış sadece iki oyuncusu vardı Alman köpeği RIN TIN TIN ve sarhoş JOHN BARRIMORE. Ama Warner kardeşler sesli film üzerinde çalışıyorlardı. ALAN CROSLAND’ın, zor oyuncuları yönetme kabiliyetine güvendiler ve, 1926’da ilk senkronize sesli film DON JUAN vizyona girdi.Ancak etkili olmadı.
Fakat:
1927’de çalışması çok zor bir oyuncu olan AL JOHNSON’la kısmen konuşmalı sesli ve müzikli ‘’THE JAZZ SINGER’’ filmi,müthiş beğenildi. 500 bin dolara mal olan fim 3 Milyon Dolar gelir getirdi. Seyirci sesli sinemayı beğenmişti.
İşte SESSİZ DÖNEMİN SONU böyle geldi. Stüdyolar ses teknikleri için yarışa başladı. Bazı yönetmenler bu çekim tekniğine ayak uyduramadı,yok oldu. Özellikle oyuncularda çok büyük şok yaşandı. Çoğunun sesleri çok kötü, yada rollare yakışmıyordu. Sessiz sinemada düşüncelerini mimik ve hareketlerle anlatmaya alışmışlardı. Oysa sesli çekimlerde buna gerek yoktu. Doğal davranışlarda bulunmak onlara zor geldi. Bazı starlar çaptan düştü.
SİNEMA’DA BAŞKA BİR DEVRİM BAŞLAMIŞTI.
G8 G9
Türk Sinemasının ilk sesli filmi 1931 Mısır Yunan Türk ortak yapımı İSTANBUL SOKAKLARI’’dır.Yönetmeni MUHSİN ERTUĞRUL
1920-1930 arası Türk sinemasındaki en önemli gelişme MUHSİN ERTUĞRUL’un varlığıdır.
Savaş ortamının da etkisiyle Türkiye’de1920 – 1922 arası sadece 6 film çekilebilir. 1922 yılının önemi, Almanya’da Samson / Istırap isimli bir Türk filmi çeken Muhsin Ertuğrul’un Türkiye’ye dönerek film çekmeye başlamasıdır. Muhsin Ertuğrul, bu tarihten itibaren 1940’ların ortasına kadar adeta Türk Sineması omuzlarında taşır. 1922 – 1946 arası 32 filme imza atan usta yönetmen, Tiyatrodan gelmesinin etkisiyle,tiyatronun usta oyuncuları :
Hazım Körmükçü, Bedia Muvahhit, Ferdi Tayfur ve elbette Cahide Sonku gibi sanatçıları filmlerinde oynatır..
O Cahide Sonku ‘ki Türk sinemasının ilk gerçek yıldızıdır.
Muhsin Ertuğrul 1925 yılında tiyatrosu kapandıktan sonra Sovyetler Birliği’ne gitti, Moskova‘da tiyatro çalışmalarına başlamış olan Nâzım Hikmet‘e katıldı. Onun sayesinde sinema dünyasından pek çok kişi ile tanıştı ve onlarla çalıştı. “Tamilla” (1925), “Spartaküs” (1926), “Beş Dakika” (1926) filmlerini çekti. Ayrıca Moskova’da bütün tiyatrolara girme izni alarak Stanislavski, Meyerhold ve Ayzenştayn çalışmalarına katıldı.
Muhsin Ertuğrul, 1928’de Türkiye’nin ikinci büyük yapım şirketi olan İpek Film‘in kurulmasına öncülük etti. “Ankara Postası” adlı filmin büyük ticari başarı kazanmasının ardından İpek Film’de 1928-1941 arasında yönetmen olarak 20 film çekti. İPEKÇİ KARDEŞLER, çağdaş teknolojinin kullanımı için kendisine her türlü harcama yetkisini vermişti.[3] Böylece Muhsin Ertuğrul, ilk sesli Türk filmlerini çekti; Mısır-Yunan iş birliğiyle 1931’de çekilen “İstanbul Sokaklarında” ve ertesi sene çektiği “Bir Millet Uyanıyor“,
Türk sineması, ilk uluslararası ödülünü Muhsin Ertuğrul’un Nâzım Hikmet‘le birlikte çektiği 1934 Leblebici Horhor Ağa adlı filmle kazandı. Film, 2. Venedik Film Festivali’nde Onur Madalyası ile ödüllendirildi.
ŞİMDİ Can Osman Aksoy’un Youtube kanalından aktaracağım Bir Millet Uyanıyor’ filminden ATATÜRK’ü izleyelim
PEŞİNDEN Sessiz sinema dönemine artık veda edelim :
Genç yönetmenlerden MİCHEL HAZANAVICIUS’ün 2011 yapımı,sessiz dönem oyuncularını anlatan, ve 5 OSCAR kazanan, ARTİST filminin FRAGMANI
İYİ SEYİRLER DİLERİM.
O6 O7
0 yorum