CHARLES  PATHE

HENRI LANGLOIS,CINEMATHEQUE

JEAN VIGO

JEAN RENOIR

MARCEL CARNE

 

M1  M2     G3   G4

Sinemanın 7.sanat oluşunda Fransa sinemasının büyük katkısı var. Sinema dili Fransa’da gelişiyor.

Bu ortamın oluşmasında  ,daha sinemanın 1900’lu yıllarda ilk başlangıcında kurulan GAUMONT STÜDYOLARI ve PATHE STÜDYOLARI  çok önemli.

Leon Gaumont’u 3.üncü ve  15.nci bölüm de anlatmıştım.

CHARLES PATHE’den konuşalım.

1863 doğumlu. Ailesi kasap,14 yaşında okuldan ayrılıp kasap yanında çalışıyor. Biraz büyüyünce kasaba kasaba dolaşıp, deri ve et işinde çalışıyor.Biraz para biriktirince Arjantin’e gidiyor.Çeşitli işler denese de başarılı olamıyor. Bitkin bir şekilde,sağlık sorunlarıyla, Fransa’ya dönüyor.(papagan yetiştirip satmaya çalışıyor)

1894 yılında Vincennes fuarında  Edison’un Phonographe  ını görüyor. Aniden satın alıyor,fuarlarda gösteri yapıp para kazanmaya başlıyor.Londra’da Edison’un Kinetoskope’unu keşfediyor. Film çekmeye ve film göstermeye devam ediyor.İlk defa Aktüalite haberler Sinematografik çekimler yapan Pathe oluyor. (ACTUALITE PATHE,JOURNAL PATHE,NEWS PATHE)bu belgeseller1896 da başlar.

1896’da kardeşiyle PATHE FRERES firması kurulur.ses kayıt endüstrisi plak üretimi başlar. 1897 de,sermayenin büyümesiyle, prodüksiyon, laboratuar hizmetleri, ve filmlerin dağıtımı işleri gelişir. Avrupa ve ABD’de bayilikler açılır.dağıttıkları filmlerin sayısı 500’ü geçer. 1905’de Horoz logosu kullanılmaya başlar. 1907’den sonra filmleri satmak yerine 4 aylığına kiraya vermeye başlar.( aslında bu bir Amerikan sistemidir)

 

G5    G6

1901’den itibaren FERDINAND ZECCA ile senaryo ve film yapmaya başlar.(166 kısa film yaptı) Artık firmada senaristler , dekoratörler, kameramanlar,realizatörler çalışmaktadır.MAX LINDER’i keşfeder sinemaya kazandırır.

Stüdyoların kurulmasına öncülük eder.1926’da KODAK’la ortak film şeritleri imaline başlar.

G7   G8

1930/1940 tarih diliminde FRANSA sinemasında bir şeyler oluyor.Sinema Sanatı ve Sinema felsefesi açısından,ileriye dönük konuşmalar,tartışmalar ve makaleler ,Paris entelektüel ortamında  bir sinema diline dönüşüyor.

HENRI LANGLOIS

1930 ‘larda Henri Langloıs  film toplamaya,arşivlemeye ve bunları gösterme çabası ile sinematek fikri oluşur.Aslında ilk film arşivi fikri ,1898’de Polonyalı fotografçı ve kameraman Boleslaw Matuszewskı’den gelir.Tarihsel bir döküman oluşturmak amacıyla Albert Kahn (Les Archives de la Planete’) kurar. I. Dünya savaşından sonra Fransa,Almanya ve İngiltere’de Askeri Film arşivleri kurulur.

O1

1925 yılında Paris’te eğitim amaçlı Cinematheque kurulur. Sesli filmin başlamasıyla,sessiz dönem filmlerin tahrip olma kaygısı,bu yapıtların ,gelecek nesillere miras kalması arzusu  Paris’teki SİNEMATEK FRANCAISE’in önem kazanmasını ve gelişmesini sağlıyacaktır. Bunun öncüsü,ve duayeni İzmir doğumlu Henry Langlois olmuştur.

Şu Görüş önemli:

( Sinema aynı zamanda  dünyada geçen zamanlara da ışık tutuyor.sinemanın icadından bugüne, dünyanın sosyal,kültürel,mimari yapısı ve sokak cadde yaşantılarını, bir zaman dilimi içinde görebiliyorsunuz. Bir arşiv çalışması oluşuyor.)

Sinematek Francaise,Reich Filmarchive Berlin,British Film Institute ve Museum of Modern Art Newyork) tarafından 1938’de FIAF kuruldu  (Internatıonal Federatıon of Film Archives)

1980’de UNESCODünya mirası olarak (filmlerin emin bir şekilde korunması ve arşivlenmesini tavsiye etti.

1991’de (Association des Cinematheque Europeenne ) kuruldu.

Bu kuruluışlar sayesinde, Sinema dünya mirası açısından gelecek nesillere aktarılacak bir kültürel miras  olarak kabul edilmiştir.

G8 G9  G10

Amerika’da(Library of Congress ,Natıonal Film Preservatıon Registry)

İngiltere’de British Film İnstitute

Fransa’da Cinematheque Francaise

Dünya’nın gelişmiş bir çok ülkesinde bu konu dikkatle takip ediliyor.

 

G11   G12

Türkiye’de ise  1965 yılında ONAT KUTLAR ve Şakir Eczacıbaşı tarafından kurulan TÜRK SİNEMATEK DERNEĞİ ,  1980 darbesinden sonra ne yazık ki kapandı.

Sinematek’i yaşatmaya çalışan derneklerimiz var,ancak Prof. Sami Şekeroğlu’nun inatla sürdürdüğü çalışma sayesinde  Mimar Sinan Üniversitesinde (Türk Film Arşivi ) çok şükür bu günlere geldi.

Kültür Bakanlığı’nın Atlas Sinemasında açtığı Bir de Sinema Müzemiz var.

G13   G14

Ama biz Türkler filmlerimizi koruyabildik mi ? Bir çok film Yeşilçam’ın rütubetli bodrumlarında onun bunun elinde yok oldu ya da yandı.

1979’daTRT adına Kemal Tahir’in romanı ‘’Yorgun Savaşçı’’yı 8 bölüm dizi olarak çekti.Ancak film 12 eylül askeri cuntası sansürü tarafından gösterilmedi ve tüm kopyaları negatifleri yakıldı.

Henry Langlois’nın önemli bir sözü var: Bir film bugün için sıradan ve önemsiz olabilir,ama yıllar geçtikten sonra Değeri anlaşılabilir. .(Bir sinematek film mezarlığı olmamalıdır.)

G15   G16

JEAN VIGO ‘dan bahsedeceğim.

Paris’in sanatsal ortamında   yetişen yönetmenlerden  JEAN VIGO’nun sinemada önemli bir yeri vardır: Onun çalışmaları SOSYAL SİNEMA kavramı üzerinedir.

1930 ‘da çektiği 5 dakikalık A PROPOS DE NICE kısa filmi ile geleneksel ticari sinemaya karşı sosyal gerçekleri öne çıkarttığını gösterir. Sansüre karşıdır. Sosyal gerçeklerin belgelenmesi,Politik sinema için önemlidir. Kurgu çok önemli rol oynar,ancak var olanı değiştirmez,aksine vurgulamak için kullanılır.Bu 5 dakikalık belgesel’de,Nice’in güzellikleri değil arka sokakları beyaz perdeye yansır.

Sonuç ise Jean Vigo’nun  çeşitli tenkitlerle Sinemadan dışlanmasıdır

G17   G18

1933’te çektiği ‘’ZERO DE CONDUİT’’ (Hal ve Gidiş Sıfır) ise bir okulda  dört çocuğun yönetime isyanını anlattığı kısa filmidir.

1934 ‘’ L’ATALANTE ‘’ (Geçip Giden Çatana) ise ilk ve son uzun metrajlı filmi. Sosyal Sinema Anlayışının bir başyapıtı. Bir aşk hikayesi içinde,işsizlik,baskılar,ve şehir hayatı, liman işçileri,çöpçüler görüntülenir. Bunlar Ticari sinemada kullanılmayan ögelerdir.

Vigo’nun başka filmi yok.29 yaşında veremden ölür..Sinemasında anlatmak istedikleri ise 25 yıl sonra anlaşılacak ve değer verilecektir.Bunda SİNEMATHEQUE FRANCAİSE’in payı büyüktür. 1935’lerde Faşizmin hakimiyeti ile karşı görüşte olan,eleştiri yapan sinemacılar yetişmeye başlar.Alain Renais,Agnes Varda gibi  yönetmenler Sosyal Gerçekçiliği sinema dili olarak kullanırlar.

Henry Langlois’ya göre:

(Eğer sinema uykuların sanatı olsaydı,rüyaların anahtarı sadece bir adam da olurdu:Jean Vigo)

 

 

 

G19   G20

JEAN RENOIR

Renoir şöyle derdi:şimdi ne çekersen çek,yakında çekemiyebilirsin.

Sessiz dönemde sinemaya başlamış bir FRANSIZ USTA .Jean Renoir. Babası ünlü Pierre August Renoir, empresyonist Ressam.Sinema dilindeki sanatsal yaklaşımı şüphesiz ki babasından etkilendi.

sesli dönemde  1930-1939 arası sosyal politik sineması ile ünlü oldu.Cahier du Cinema yazarlarına göre Fransız sinemasının patronudur  Jean Renoir.

Bu dönemde sosyal ve politik duyarlılıkları filmlerinde ön plana çıkardı.Sovyetler Birliğinin dış politikASINI DESTEKLEDİ. Truffaut’ya göre ( jean Renoir söylemlerin değil,sohbetlerin filmini çekmiştir) İdeolojilerin içinden bir hikaye anlatır.

1936 ‘’LeCrime de Monsieur Lange’’.1936 ‘’ Les Bas Fond’’ 1939 (La regle du Jeu’’

Nazi Almanyası Fransayı işgal edince Amerika+ya gider.

G21    G22

1945 ‘’The Southerner ‘’(Güneyli) filmiyle Oscar’a aday gösterilir.Ama filmleri,Fransa’da yaptıkları gibi değildir. Hollywood kar odaklıdır. Birlikte çalıştığı yapımcı ZANUCK (Çok yetenekli ama bizden biri değil) demiştir.. Renkli filmlerinde Ingrid Bergman,Anna Magnani’ gibi star oyuncuları görürüz.

1951 de Hindistan’da The River filmi çekiminde, Asistanı olan Satyajit Ray,Renoir ekolünden yetişmiş,Hintli bir yönetmendir. 1955teöğrencisi Satyajit Ray’in yaptığı ‘’Pather Panchali’’ filmi  tam 11 ödül kazandı.

 

G23    G24

MARCEL CARNE

Fransız yönetmen Marcel Carne,Jean Renoir ve Rene Clair ile birlikte sinemada şiirsel gerçekçiliğin ustalarıdır.(Rene Clair’den 10.Bölümde değinmiştik.

.Paris’te doğan Carne,bakkal çıraklığı dahil çeşitli işlerde çalışarak,kazandığı para ile,ailesinden gizli ‘’L’ecole desArts et Metiers’’ de fotoğrafçılık kurslarına gitti,Senarist ve prodüktör  Jacques Feyder ile tanışması ona sinemanın kapılarını açtı.Rene Clair ve Jacques Feyder’in filmlerinde asistanlık yaparak çok şey öğrendi.

’’En iyi sinema okulu pratikten yetişmektir.’’ sözü ona aittir.

Şair ve yazar Jacques Prevert ile 10 yıl birlikte çalışarak zarif klasik filmler yaptı.1945 yapımı ‘’Les Enfants du Paradis’’ ile doruğa çıktı.Alman’ların Fransa’yı işgal döneminde en iyi filmlerini çekti. Bu sıkıntılı dönemde hiçbir zaman sanatıyla yönetime boyun eğmedi,aksine filmlerinde kullandığı ince mecazlar ile kurtuluş mücadelesini destekledi. 1938’’Le Quai des Brumes’’, 1945’’Les Enfants du Paradis’’  1953 ‘’Therese Raquin’’ ödül alan filmleridir.

Filmlerinde genelde, besteci Maurice Jaubert,ve aktör Jean Gabin’le çalıştı.Yeni Dalga akımının başlamasıyla eserleri çekiciliğini kaybetti.Toplamda 23 film çekti.

1945 LES ENFANTS DU PARADIS- 1830 lu yıllarda Paris’in tiyatro yaşamında geçen,sürrealist yazar Jacques Prevert’in yazdığı romantik bir epik.Arka planda Paris sokaklarını yansıtan gerçek bir halk topluluğu ile 1830’lu yılların Pars’ini  çok iyi anlatır.Filme egemen olan şiirsel romantizm ,şüphesiz ki Jacques Prevert’in başarısı,bu senaryoyu sinema diline başarıyla aktaran ise Marcel Carne’dir.

(Paradis Fransızca da tiyatronun üst balkonu anlamına da gelmektedir)

M3

YeniDalga öncesi diğer Fransız yönetmenlerden öne çıkanlar:

G25  GERMAİNE DU LAC – La Souriante Madame Beudet

G26  MARCEL L’HERBİER – La Nuit Fastastique 1942

G27  JEAN GREMILLON – Remorques,

G28  RENE CLEMENT – monsieur Ripois

G29  JEAN DELANNOY-  La Symphonie Pastorale

G30  JEAN COCTEAU- La Belle et La Bete   (Güzel ve Hayvan)

G31  JULIEN DUVIVIER – Pepe Le Moco   (Cezayir Batakhaneleri)

G32 HENRI GEORGES CLOUZAUT – Le Salaire de la Peur (Dehşet   Yolcuları)

G33  JULES DASSIN- Du Rififi chez Les Hommes  (Rıfıfı)

G24  CLAUDE AUTANT LARA –La Traversee de Paris(Paris Yolculuğu)

G35  JEAN PAUL LE CHANOIS – Les Miserables   (Sefiller)

Yapımcılar,Filmlerin gösterimi için ,sinema sahiplerine muhtaçlar.Salon sahipleri de para peşinde.

G36   G37

1940larda birden bire Oyuncu Michele Morgan seyircinin ilgisini çekti,sinema salon sahipleri Morgan’ın oynadığı filmleri talep etmeye başladı.Bu halkın tercihi idi.Jean Gabin’de halkın isteği ile vedet star oldu.Starlaşan bu oyuncular,senarist seçmeye başladı,yönetmen seçmeye başladı. 1939 a kadar Carne,,Renoir gibi yönetmenler hatırlanır,oyuncular hatırlanmazdı.

Fransız sineması için Michele Morgan ve Jean Gabin oyuncu olarak iyi bir örnek

İşte Fransa’da yeni Dalga akımı bu süzgeçten geçerek başladı.tüm dünya sinemalarına yayıldı.    (Yeni Dalga bölümünde anlatmaya çalışacağım)

 

Videomuzu  Jean Gabin’in başrolü oynadığı, Victor Hugo’nun meşhur Romanı SEFİLLER’in 1958 yapımı LES MISERABLES filmi fragmanı ile bitirelim    yönetmeni  Jean Paul Lechanois

İyi Seyirler Dilerim.

O2

 

 

 

 

 

 

 


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar yer tutucu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir